1876 yılında o yıllarda henüz 29 yaşında olan Graham Bell, telefonu icat ederek yaşamımızda önemli bir yer tutacak olan bu teknolojik buluş ile tanışmamızı sağladı. Mucit Alexander Graham Bell, 3 Mart 1847’de Edinburgh, İskoçya’da doğmuştu. Bell’in ailesi, hitabet, imla ve konuşma düzeltme konusunda ülkelerinde önde gelen otoritelerdi. Bu daha henüz küçükken ona ilham vermiş olmalı. Bugün hayata dönme fırsatı olsa ve telefonun bugünkü değişimini görse ne düşünürdü acaba?
Evet, bugün tarihin içerisinde Telefonun icadı ve nasıl bir gelişim kaydettiğini göreceğiz.
İlk Yıllar
Alexander Graham Bell, elbette ki en çok telefonu icat etmesiyle tanınır. Bell, daha henüz 11 yaşındayken buğdayı temizleyebilen bir alet icat etti. Daha sonraları, elektriği biraz daha anlamış olsaydım, telefonu icat edecek cesaretim olurdu söyleyecekti. Diğer herkes bir kablo üzerinden ses sinyalleri göndermenin imkânsız olduğunu “düşünüyordu”. Bir şeyler icat etme dürtüsünün o yıllarda bile olduğunu buradan anlayabiliyoruz.
"Elektriği biraz daha anlamış olsaydım, telefonu icat edecek cesaretim olurdu"
Yıllar ilerledi Bell anatomi ve fizyoloji okumak için Londra’da Üniversiteye kaydoldu. Ancak işler istendiği gibi gitmedi. Ailesi 1870’te Kanada’ya taşındığında üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı. Ailesi diğer iki küçük çocuğunu tüberkülozdan kaybetmişti. Bell onların tek ve son çocukları olarak kurtarılmak zorunda hissetmelerine neden oldu. Bell’i kurtarmanın en iyi yolunu İngiltere’yi terk ederek yeni kıtaya gitmek olduğunu konusunda kendilerini ikna ettiler.
ABD’ye sağırlar öğretmeni olarak geldi ve “elektronik konuşma” fikrini muhtemelen Kanada’daki işitme engelli annesini ziyaret ettikten sonra tasarladı. Bu, onu mikrofonu ve daha sonra “elektrikli konuşma makinesini” icat etmeye yöneltti. Bu isim telefon için verdiği ilk isimdi.
İlk Denemeler
1870’li yıllarda Elisha Gray ve Graham Bell isimli iki mucit sesi kablo boyunca iletebilecek aletler tasarlama konusunda çok hevesliydiler. Her iki mucidin icatları birbirine yakın tarihlerde patent alınmış olsa da Graham Bell’in bu keşif ile ilgili hukuk mücadelesi çok zaman alacaktı. O yıllarda çok daha yaygın ve bilinen bir icat olan Telgraf, konsept olarak Telefona benziyordu. Bell’in telefonla başarıya ulaşması ise telgrafı geliştirme girişimleri sayesinde oldu. Telgraf bu tarihlerden otuz yıl kadar önce keşfedilmiş ve başarılı kabul edilmiş, yaygın kullanılmaya başlanmış bir buluştu. Telgraf ile ilgili temel sıkıntı Mors Alfabesi kullanması ve her defasında sadece bir mesaj gönderip bir mesaj almakla sınırlı olmasıydı. Bell, ses ve müziğin yapısı hakkında çok iyi bir anlayışa sahipti. Sahip olduğu bu bilgi, aynı kablo üzerinden aynı anda birden fazla mesaj iletebileceğini düşünmesini sağladı. Bell’in bu düşüncesi yeni bir fikir değildi. Ondan önceki diğer mucitler bu ve benzeri şeyleri düşünmüş ve çoklu bir telgraf tasavvur etmişti. Bell kendi çözümü olan “Harmonik Telgrafı” önerdi. Bu, notaların perdesi farklıysa, notaların aynı telden aynı anda gönderilebileceği düşüncesine dayanıyordu.
Gardiner’in desteği
Yıllar içerisinde Bell’in bu deneysel çalışmaları başta yakın aile üyeleri tarafından iyice kavranmıştı. Aynı zamanda kayınpederi olan Avukat Gardiner Green Hubbard dönemin tekeli elinde bulunduran Western Union Telegraph Company’e rakip olabilecek bir buluş hikayesinde finansör olarak yer alarak mali desteği karşılayacaktı.
Bell, kendisi ve arkadaşı olan elektrikçi Thomas Watson ile beraber o yaz akıllarına gelen bir fikir üzerinde çalıştıklarından bahsetmedi. Bu üzerinde çalışılan fikir, insan seslerini elektriksel olarak iletebilecek bir cihaz yaratma fikriydi. Bell ve Watson, almış oldukları destekle harmonik telgraf üzerinde çalışmaya devam ettiler.
1875 yılında Bell, mali destekçisi Hubbard’ın bilgisi dışında Joseph Henry isimli Smithsonian Enstisü yöneticisi ile bir araya geldi. Bell’in parlak fikirlerini ciddiyetle dinledi ve ona cesaret verici sözler söyledi. Hem Bell hem de Watson, Henry ile olan bu görüşmeden sonra çalışmalarına daha da büyük bir şevk ve kararlılıkla devam ettiler. Aynı yıl, konuşmayı elektrikle iletebilecek bir cihaz yaratma hedeflerinin yakında gerçekleştirileceğini anladılar. Birden fazla mesajı tek bir kablo üzerinde taşımak için bir yöntemi mükemmelleştirmeye çalışırken, Boston’daki bir elektrikçide 60 fitlik bir tel boyunca koparılmış bir yayın sesini duydu. Sesi duyan Bell, bir tel üzerinden insan sesi gönderme sorununu çözebileceğine inandı. Önce basit bir akımın nasıl iletileceğini buldu. Yaptıkları deneyler ile farklı tonların bir teldeki elektrik akımının gücünü değiştirdiğini görmüşlerdi.
İcat tamamlanıyor
Şimdi sırada tek yapmaları gereken bir şey kalmıştı, bu tonları değişen elektronik akımlara dönüştürebilen uygun bir alıcı yapmaktı. Bell, harmonik telgrafı üzerinde çalışırken tel üzerinden bir ses duyabildiğini keşfetmişti. Bu titreyen bir saat yayının sesiydi. Anlık bir farkındalık bugün bizim iletişimimizin ne kadar büyük bir kısmında fayda sağlıyor. Giriş kısmında bahsettiğimiz gibi Bell, aileden uzmanlık alanında kariyer yapmak için çocuk yaşlardan bu yana yetiştirildi ve eğitildi. 7 Mart 1876’da genç sayılabilecek bir yaşta, 29 yaşındayken bu buluş için bir patent aldı. Artık telefonun icadı tamamlanmıştı.
10 Mart 1876’da Bell yeni cihazının başarısını ve iletişim potansiyelini fark edecekti. Bir elektrik telini sesi iletebilme ihtimali, temelde sadece noktalara ve çizgilere dayanan o eski telgraf sisteminden çok daha moderndi.
Bell’in o yıllarda kayıtlarını tuttuğu defterinin giriş kısmında icadı olan telefon hakkında şöyle yazıyor.
Bell, yan odada bulunan asistanı Watson ile enstrüman aracılığıyla konuştu ve “Bay Watson, buraya gelin, sizinle konuşmak istiyorum” dedi.
Ses ve akustik bilgisi, telefonunun geliştirilmesi sırasında çok yardımcı olmuş olmalı.
Yaşadığı dönemde benzer projeler üzerinde çalışan diğer mucitlere göre ona üstünlük sağladı.
Bell, ölümünden beri nadiren bulunan kalitede bir entelektüeldi. Her zaman başarı için çabalayan ve beslemek ve geliştirmek için yeni fikirler arayan bir adamdı.
Bell’in başka buluş ve keşif çalışmaları da vardı. İletişim dünyasını keşfetmenin yanı sıra bazı uçurtmalar, uçaklar, tetrahedral yapılar, koyun yetiştirme, suni teneffüs, tuzdan arındırma ve su damıtma ve hidrofilleri içeren çok çeşitli bilimsel faaliyetlerle meşgul olmuştu. Kendi evinde modern iklimlendirmenin öncüsü vardı, ayrıca havacılık teknolojisine katkıda bulundu. 75 yaşındaki son patenti şimdiye kadar icat edilen en hızlı hidrofil için almıştı.
Bugün telefonu açarken ağzımıza pelesenk olan “ALO” ile ilgili konuşmak isteriz.
ALO
Evet, “ALO” kelimesinin kökeni “halo” kelimesiyle ilişkilidir. “Halo”, İngilizce‘de “merhaba”, “selam” veya “hoş geldin” gibi anlamlara gelir. Ancak, “halo” kelimesi telefon kullanımı öncesinde genel olarak kullanılan bir selam şekli değildi. Telefonun icadıyla birlikte, Alexander Graham Bell’in önerisiyle “halo” yerine “alo” kelimesi daha yaygın hale geldi. Telefon görüşmelerinin başında kullanılan standart bir selam şekli oldu. Dolayısıyla, “alo” kelimesinin kökeni “halo” kelimesiyle ilişkilidir, ancak telefonda kullanılmaya başlandığında “halo” yerine “alo” tercih edilmiştir. Anlatılan şehir efsanesi ile ilgili olmadığını fark etmişsinizdir.
Etimoloji
Telefon sözcüğü Eski Yunanca Telos “Uzak” ve Phone “Ses” sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur
Bell hakkında kısa kısa
Bell kendisini bilim ve teknolojinin ilerlemesine adamış biriydi.
1877 yılında Bell Telephone Company‘yi kurdu. Aynı yıl finansörü olacak Gardiner Green Hubbard’ın kızı olan Mabel Hubbard ile evlendi.
1881 yılında, Fransa’nın Volta Ödülü’nü kazandı. Kazandığı 10.000 $’lık ödülü Washington, DC’de Volta Laboratuvarı’nı kurmak için kullandı.
1885 yılında, Nova Scotia’yı ilk ziyaret ettiğinde Bell, Baddeck yakınlarındaki mülkü Beinn Bhreagh’da başka bir laboratuvar kurdu.
1898 yılında küçük ve neredeyse adı hiç duyulmamış bir bilim derneğinin başkanlığını devraldı. National Geographic Society. Bell ve damadı Gilbert Grosvenor, bu derneğin kuru günlüğünü alıp güzel ilgi çekici fotoğraflar ve ilginç makaleler ekleyerek National Geographic’s dünyanın en tanınmış dergilerinden biri haline getirdi.
Aynı zamanda Science dergisinin kurucularındandır.
Bu başarılı ve kendisini bilime adamış değerli mucit Alexander Graham Bell 2 Ağustos 1922’de vefat etti. Defnedildiği gün ABD’deki tüm telefon hizmetleri onun anısına bir dakikalığına durduruldu.
Bazı önemli tarihler
1874 – Telefonun aslı ortaya çıktı.
1876 - Alexander Graham Bell, Elisha Gray’i birkaç saat geride bırakarak telefonu icat etti. (Elisha Gray aynı zamanda Western Union Telegraph Company tarafından destekleniyordu)
1877 – Thomas Edison bobin ve mıknatıs alıcı yerine karbondan yapılmış bir kontrol düğmesi ekleyerek hassasiyeti arttırdı.
1877 – İlk kalıcı dış mekân telefon kablosu tamamlandı. Sadece üç millik bir mesafe uzanıyordu. Bunu ABD’de dünyanın ilk ticari telefon hizmeti izledi.
1878 – Çağrıların direkt hatlar yerine aboneler arasında değiştirilebilmesini sağlayan uygulanabilir santral geliştirildi.
1879 – Aboneler isimleriyle değil, numaralarıyla belirtilmeye başlandı.
1880’ler – Uzun mesafe hizmeti bu dönem boyunca metalik devreler kullanılarak genişletildi.
1888 – Hammond V. Hayes tarafından geliştirilen ortak pil sistemi, her birimin kendi piline güvenmek yerine tek bir merkezi pilin bir santraldeki tüm telefonlara güç sağlamasına olanak tanır.
İlk arama sistemi
1891 – İlk otomatik arama sistemi, Kansas City’deki bir cenaze levazımatçısı tarafından icat edildi. Dolandırıcı operatörlerin potansiyel müşterilerini başka yerlere gönderdiğine inanıyordu. Operatörlerden tamamen kurtulmak onun amacıydı.
1900 – Hartford, Connecticut’ta jetonla çalışan ilk telefon kuruldu.
1904 – Bell Company tarafından “Fransız Telefonu” geliştirildi. Bu, verici ve alıcıyı basit bir el cihazında içeriyordu.
1911 – American Telephone and Telegraph (AT & T), Western Union Telegraph Company‘yi düşmanca bir devralmayla satın aldı. Şirketteki hisseleri gizlice satın aldılar ve sonunda ikisi birleşti.
1918 – ABD genelinde yaklaşık on milyon Bell sistem telefonunun hizmette olduğu tahmin ediliyordu.
1921 – Fantom devrelerin kullanılmasıyla çok sayıda aramanın anahtarlanması mümkün oldu. Bu, iki çift tel üzerinde üç konuşmanın gerçekleşmesine izin verdi.
1927 – New York’tan Londra’ya ilk transatlantik sefer faaliyete geçti. Sinyal radyo dalgaları tarafından iletildi.
1936 – Elektronik telefon santralleri üzerine araştırmalar başladı ve sonunda 1960’larda elektronik anahtarlama sistemi (SES) ile mükemmelleştirildi.
1946 – Dünyanın ilk ticari cep telefonu hizmeti faaliyete geçti. Hareket halindeki araçları radyo dalgaları aracılığıyla bir telefon ağına bağlayabilir.
1947 – Mikrodalga radyo teknolojisi ilk kez uzun mesafeli telefon görüşmeleri için kullanıldı.
1947 – Bell laboratuvarlarında transistör icat edildi.
1955 – Transatlantik telefon kablolarının döşenmesine başlandı.
1962 – Dünyanın ilk uluslararası iletişim uydusu Telstar fırlatıldı.
1980’ler– Bu on yılda fiber optik kabloların gelişimi, uydu veya mikrodalgalardan çok daha büyük hacimli çağrıları taşıma potansiyeli sundu.
1990’lar, günümüze – Son yirmi yılda mikro elektronik teknolojisindeki büyük ilerlemeler, cep telefonlarının gelişiminin gerçekten şaşırtıcı bir hızla ilerlemesini sağladı. Hücresel (cep telefonu) bir telefonun, hücreye girerken ve hücreden çıkarken kesintisiz iletimler almasına izin veren kendi merkezi vericisi vardır.
Telefonun icadı isimli makalemizi beğendiğinizi düşünüyoruz. 🙂
@tarihlibilim
5 comments