Göbeklitepe

Göbeklitepe

İnsanlık tarihindeki gizemli keşif;

Göbeklitepe; Bazılarımızın özellikle son yıllarda sıkça duyduğu ama aslında çok daha eski bir geçmişi olan kadim, mistik, tarihsel bölge insanlık tarihinin en büyük arkeolojik keşiflerinden biri olan *Göbeklitepe, Türkiye’de Şanlıurfa ili içinde bulunan bir arkeolojik alan olarak dikkatleri üzerine çekmiştir.

12.000* yıl öncesine, Neolitik döneme kadar uzanan bu antik tapınak kompleksi, sadece arkeolojiyi değil, aynı zamanda insanlık tarihini de yeniden şekillendirmiştir. Göbeklitepe’nin keşfi, insanların avcı-toplayıcı yaşam tarzından yerleşik tarımsal toplum düzenine geçişini ve inanç sistemlerinin geçirdiği değişimi anlamamıza yardımcı olacağı düşünülmektedir.

On dört milyar yaşında olduğu düşünülen evrenimizde, dünyamızın 4 milyar yıllık bir geçmişi olduğu tahmin ediliyor. Dünyada insanın ise 7 milyon yıldır bir şekilde yaşadığı bilim insanları tarafından kabul edilmektedir. Daha önce bilinen insan ırkı ile ilgili avcı-toplayıcı, toprağı eken-biçen, yerleşik hayata geçmiş vb tüm bilgiler Göbeklitepe’nin keşfi ile adeta yeniden yazılmaya başlanmıştır.

Göbeklitepe Keşif ve Tarih

Göbeklitepe, 1963 yılında Şanlıurfa’da çalışmalar yapan Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından birazda tesadüfen keşfedilmiştir. Mahmut Kılıç isimli bir çiftçi tarlasını sürdüğü esnada motifli bir taş ile karşılaşınca hikâye başlamış oldu. Mahmut Kılıç karşılaştığı bu taşı müzeye götürünce bizler bugün bu konu hakkında konuşabiliyoruz.

Arkeolog Klaus Schmidt’in o dönem çalıştığı bölgenin Atatürk barajı suları altında kalacağını öğrenmesi üzerine yeni bir kazı sahası üzerinde çalışırken köy kahvesinde bir çitçinin,

Aslında bir yer daha var ama çok eski orası yaramaz” size demesi üzerine macera başlamıştır.

Şanlıurfa’ya 15 km uzaklıkta yapılan bu kazılar, 1995 yılında başlamış ve o tarihten itibaren bu büyüleyici antik kompleksin sırları ortaya çıkarılmaya başlanmış ve halende devam etmektedir. Göbeklitepe’nin en önemli özelliği, M.Ö. 9600-9500 yıllarına tarihlenen dünyanın en eski tapınak kompleksi olmasıdır. Bu da bilinen tarih öncesinde, tarıma dayalı yerleşik toplumlar tarafından inşa edilebilecek büyük ölçekli yapıların mümkün olduğunu göstermiştir. Antik dönemlerden itibaren bölgenin “Bereketli Hilal” olarak adlandırılması anlaşılan tesadüf değil. Bölge Edessa, Ruha, Urhai gibi isimler ile anılmıştır.

Mimari ve Heykeller

Göbeklitepe, çember şeklinde düzenlenmiş büyük taş sütunlardan oluşan T şeklindeki dikilitaşlarla ünlüdür. Bu dikilitaşlar, hayvan figürleri ve geometrik motiflerle süslenmiştir. Ayrıca, bu antik tapınakta bulunan heykeller de büyük bir ilgi odağıdır. Yaban domuzu, tilki, akbaba ve yılan gibi hayvan figürleri, heykellerde sıkça kullanılan motiflerdir. Bu, Göbeklitepe’nin sadece bir dini merkez olmadığını, aynı zamanda doğa ve hayvanlarla olan derin bağı da yansıttığını göstermektedir.

Heykel ve görseller bugün Paskalya adası olarak bilinen adadaki heykeller ile benzerlik göstermesi bilim insanlarına kayıp kıta Mu’dan buraya bir zamanlar göç olduğunu ve bu göç ile buraya ulaşan dönemin göçebeleri tarafından yapılmış olabileceğini düşündürmüştür.

Dini ve Sosyal

Göbeklitepe’nin keşfi, arkeologları Neolitik dönemde inanç sistemlerinin gelişimini ve sosyal yapıların nasıl oluştuğunu anlamak için yeni bir perspektif sunmuştur. Tapınak kompleksi, avcı-toplayıcı toplumlar arasında bir araya gelmelerini ve ortak bir amaç etrafında birleşmelerini sağlayan bir merkez olmuş olabilir. Göbeklitepe’nin mimarisi ve taş işçiliği, o dönemdeki toplumların organize bir şekilde çalıştıklarını ve karmaşık projeler gerçekleştirebilecek becerilere sahip olduklarını göstermektedir.

Göbeklitepe’nin dini önemi de büyük bir ilgi konusudur. Tapınak kompleksi, muhtemelen toplumun dini ritüellerini gerçekleştirdiği bir merkez olarak kullanılmıştır. Dikilitaşlar üzerindeki hayvan figürleri, bu ritüellerin önemli unsurlarını temsil ediyor olabilir. Göbeklitepe’nin keşfi, insanların tarımsal devrim öncesinde bile karmaşık bir dini yaşamı olduğunu ve bu inanç sistemlerinin toplumun sosyal ve kültürel yapısını derinden etkilediğini göstermiştir. Bilinen en eski tapınak ve ibadet yeri olduğu düşünülen yerlerin eskiye doğru sıralamasına bakarsak Göbeklitepe’nin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlarız.

Göbeklitepe’deki mabetler, kayalık yapıdaki tepenin 800 m rakımlı en yüksek noktasında kireç taşı ile örtülü olması, bunun insan eli ile örtüldüğü fikrini ortaya çıkarmakta, bilim insanlarına göre doğal yollardan yani, deprem, erozyon gibi yollardan bu kayalık zemin kireç taşı ile kaplanamaz. Bugün anlaşılması kolay olsun diye söyle düşünebiliriz., üç futbol sahası 500.000 m³ toprakla çatılarına kadar doldurulmuş. Gerçekten ilginç değil mi?

  • MÖ 800 Meksika-Chichen Itza Mabedi
  • MÖ 1280 Mısır-1.Seti Mabedi
  • MÖ 1400 Mısır-Luksor Mabedi
  • MÖ 1480 Mısır-Haşeput Mabedi
  • MÖ 1500 Mısır-Amada Mabedi
  • MÖ 1700 Girit-Knossos Saray Mabedi
  • MÖ 2500 İngiltere-Stonehenge
  • MÖ 2550 Mısır-Keops Piramidi
  • MÖ 3200 Malta-Hagar Qim Mabedi
  • MÖ 3600 Malta-Ggantija Mabedi
  • MÖ 3600 Malta-Hypogeum Mabedi
  • MÖ 10000 Türkiye-Göbeklitepe

Bilim

Göbeklitepe’nin keşfi, arkeoloji ve bilim dünyası için büyük bir dönüm noktası olmuştur. İşte Göbeklitepe’nin bilim üzerindeki etkilerinden bazıları:

  1. Tarih Öncesi İnanç Sistemleri: Göbeklitepe’nin keşfi, insanların tarımsal devrim öncesinde bile karmaşık inanç sistemlerine sahip olduklarını göstermiştir. Bu keşif, bilim insanlarına tarih öncesi dönemdeki dini ve ritüel pratikler hakkında daha fazla bilgi sunmuştur.
  2. İnsanlık Tarihindeki Yerleşik Hayatın Başlangıcı: Göbeklitepe’nin bulunması, insanların yerleşik hayata geçişinin daha önce düşünülenden daha erken olduğunu göstermiştir. Tarıma dayalı yerleşik toplumların ortaya çıkması ve karmaşık yapıların inşa edilmesi gibi konular, insanlık tarihini anlamak için önemli bir unsurdur.
  3. İnsan-Doğa İlişkisi: Göbeklitepe’deki hayvan figürleri ve doğa motifleri, insanların o dönemde doğayla olan derin bağını yansıtmaktadır. Bu keşif, insanlık tarihi ve çevre arasındaki ilişkilerin anlaşılması için önemli bir kaynaktır. Boğa, Aslan, Tilki, Domuz, Ceylan, Eşek, Örümcek, Akbaba, Pelikan, Akrep, Yılan ve farklı kuş çeşitleri motifler arasındadır.
  4. Arkeolojik Yöntemler ve Kazı Teknikleri: Göbeklitepe’nin kazıları, arkeologlara daha önce bilinmeyen bir döneme ait kalıntıları araştırmak için yeni yöntemler ve teknikler geliştirmelerine olanak sağlamıştır. Bu kazılar, arkeolojik çalışmalar için bir örnek teşkil etmektedir. T şeklindeki sütunlara vurulduğunda düşük titreşimli ses çıkması ancak özel taşların seçilmesi ile mümkün olmalıdır.
  5. Kültürel Mirasın Korunması: Göbeklitepe’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmesi, kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu keşif, tarihi ve kültürel değerlere sahip çevrelerin korunması gerekliliği konusunda farkındalığı artırmıştır.

Göbeklitepe’nin keşfi, bilim dünyasına pek çok soru sormamızı sağlamış ve insanlık tarihini anlama sürecimize yeni bir bakış açısı sunmuştur. Arkeologlar ve diğer bilim insanları, bu antik tapınak kompleksini daha fazla araştırarak geçmişimizi ve kültürel evrimimizi daha iyi anlamak için çalışmalarına devam etmektedir.

Matematik

Elbette daha açığa çıkmamış yerlerin olduğunu biliyoruz, açığa çıkarılmış yerlerde dikkate değer bir konu ise zeminin su geçirmez olarak yapılmış olmasıdır. Bu, su geçirmezliği sağlamak için tabanın kireçli bir malzeme ile sıvanmış olması dikkate değerdir. Ayrıca günümüz teknolojik imkanları ile vinç ve optik ekipmanlar ile bile zor yerleştirilebilecek 10-20 tonluk taşları yuvalarına hassasiyetle yerleşmeyi başarmak kesinlikle bir matematik bilgisi gerektirmektedir.

Göbeklitepe’nin önemi

Göbeklitepe’nin keşfi, insanlık tarihine ilişkin pek çok varsayımı değiştirmiştir. Önceden kabul edilen fikirlerin aksine, tarımın gelişmesinden önce bile karmaşık sosyal yapılar ve dini inançlar mevcuttu. Bu keşif, insanlığın geçmişten bugüne değişimi ve kültürel ilerlemesi hakkında daha iyi bir anlayışa sahip olmamızı sağlamıştır.

Göbeklitepe, 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Bu, kompleksin kültürel ve tarihi önemini ve korunması gereken bir miras olduğunu vurgulamaktadır. Bugün, Göbeklitepe’ye yapılan ziyaretler, arkeolojik önemi ve mistik atmosferi nedeniyle turistler ve araştırmacılar tarafından ilgiyle karşılanmaktadır.

Göbeklitepe, insanlık tarihindeki en önemli arkeolojik keşiflerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu antik tapınak kompleksi, insanların avcı-toplayıcı yaşamdan yerleşik tarımsal toplumlara geçişini ve dini inanç sistemlerinin gelişimini anlamamıza yardımcı olmuştur. Göbeklitepe’nin keşfi, insanlık tarihine ve kültürel evrimimize ilişkin varsayımları sorgulamamızı sağlamış ve tarihin seyrini değiştiren bir iz bırakmıştır.

Göbeklitepe’nin keşfi, insanlık tarihine ve kültürel evrimimize ilişkin varsayımları sorgulamamızı sağlamış ve tarihin seyrini değiştiren bir iz bırakmıştır. Bugün, Göbeklitepe’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmesiyle birlikte, bu antik kompleksi koruma ve araştırma çabalarıyla gelecek nesillere aktarmak büyük önem taşımaktadır. Göbeklitepe’nin sırları hala çözülmeyi beklemektedir. Devam eden kazılar ve araştırmalar, bu antik tapınak kompleksinin tamamını ortaya çıkaracak ve bize daha fazla bilgi sunacaktır. Göbeklitepe’nin inanç sistemleri, dini ritüelleri ve Neolitik dönemdeki sosyal yapılar hakkında daha derin bir kavrayışa sahip olmak, insanlık tarihini anlamak için önemlidir.

Göbeklitepe, insanlığın köklerine, geçmişine ve kültürel mirasına olan bağlantımızı güçlendirmektedir. Bu antik tapınak kompleksi, ziyaretçilerine etkileyici bir deneyim sunmaktadır.

Sonuç olarak;

Göbeklitepe, insanlık tarihindeki gizemlerle dolu büyüleyici bir keşiftir. Neolitik döneme ait dünyanın en eski tapınak kompleksi olması ve inanç sistemlerinin gelişimine ilişkin bilgiler sunması, onu benzersiz ve değerli kılmaktadır. Göbeklitepe’nin keşfi, insanlık tarihini anlamak ve kültürel mirasımızı korumak için önemli bir adımdır. Bu antik tapınak kompleksini keşfetmek, insanlığın geçmişiyle derin bir bağlantı kurmamızı sağlar ve bizlere geçmişimizle ilgili daha fazla bilgi edinme fırsatı sunar.

Bir makaleye sığmayacak bu Göbeklitepe konusunu birkaç makalede daha işlemek istedik. Daha sonraki makalelerimizi de okumayı unutmayınız.

*Göbeklitepe ismi Dicle ve Fırat havzası biçim olarak insana benzetildiğinde Göbeklitepe bu insanın göbeğine denk gelen yerdir. Bu bile o dönem nasıl mümkün oldu da uzaydan görüntülenmeden bu benzetme nasıl yapıldı? Gerçekten merak edilecek bir şey.

*12.000 yıl olması yıllarca tartışılmış ve 2000’li yıllarda ortaya çıkarılan “C Mabedi” ile gerçekte 12.000 yıl olduğu ispatlanmıştır. C Mabedi 12.000 yıl D Mabedi 11.500 yıl , A ve B Mabetleri ise 10.000 yıl olduğu tespit edilmiştir. Henüz çalışmaların devam ettiği düşünüldüğünde yeni mabetlerin daha eski olabileceğini de unutmamak gerekir.

@tarihlibilim

#KlausSchmidt #arkeoloji #Jeoloji #tarih #MahmutKılıç #history #UNESCO #arkeo #tarihlibilim

https://www.tarihlibilim.com/post/bilim-tarihi/

https://www.tarihlibilim.com/post/antik-misir-piramitleri/

https://www.tarihlibilim.com/post/tarih-bilimi-nedir/

Öne Çıkan Yazı

Samoa’nın Kaybolan Günü

Makineler Düşünebilir mi?

Bilimin Tarihine Işık Tutan Kitaplar